Orjinal eser imamı Gazalinin Kitâbü Âfâti’l-Lisân kitabıdır. Günümüze kadar ulaşan değerli bir eserdir. Genel olarak insanın konuşmaları hakkında bilgiler vardır. Dini bir kitap olarak görüp okursanız farklı, kişisel gelişim kitabı olarak görürseniz farklı istifade edersiniz.
İHYÂÜ ULÛMİ’d-DÎN kitabının Dil Afetleri kısmından alınmıştır. eğer sizde kitabı okumak isterseniz Buraya Tıklayarak İHYÂÜ ULÛMİ’d-DÎN kitabını pdf olarak indirebilirsiniz. bookmarklara dil afetleri bölümünü ekledim.

Alıntılar ;
” Fazla ve gereksiz sözden dilini tutana ve elindeki fazla malını infak edene müjde olsun. ”
” Bir insana fazla ve boş konuşmadan daha kötü bir şey verilmemiştir. “
” Münakaşa kalpleri katılaştırır, kin ve nefrete sebep olur “
” Şu üç şey için ilmi öğrenme :
- İnsanlarla mücadele etmek için.
- Övünmek için.
- İnsanlara gösteriş için
Şu üç şey için ilmi terketme :
- İlmi öğrenmekten utanarak.
- İlmi kıymetsiz sayarak.
- İlmin yerine cahilliğe razı olarak “
” Çok yalan söyleyenin güzelliği gider. İnsanlarla mücadele edenin heybet ve efendiliği gider. Üzüntüsü çok olanın bedeni hasta olur. Ahlâkı kötü olanın nefsine azap olunur.”
Muhammed İbni Vâsih şöyle demiştir: “Bir insanın Cennete gittikten sonra ağlaması ne kadar şaşılacak şey ise, cennete gidip gitmeyeceği belli1766değilken gülmesi de o kadar şaşılacak şeydir.”
Bir bedevî yolda kaldığını söyleyerek köyüne gitmek için kendisinden bir deve istedi. ALLAH Rasûlü (as), “Sana bir deve yavrusu vereceğiz.” dedi. Bedevî, “Ben deve yavrusunu ne yaparım? Bana binebileceğim bir deve lâzımdır.” dedi. ALLAH Rasûlü (as), “Her deve bir devenin yavrusu değil midir?” dedi.
ÂbdULLAH İbni Abbas (ra), Kur’ân-ı Kerim’deki, “Vay bizim hâlimize! Bu kitap ne küçük, ne büyük hiçbir günahı bırakmamış, hepsini kaydetmiştir.” (Kehf, 49) âyetini tefsir ederken şöyle demiştir: “Burada sözü edilen küçük günah bir müslümanla alay edilirken tebessüm etmek, büyük günah ise buna gülmektir.”
ALLAH Rasûlü’ne nisbet edilen bir sözde şöyle denilmiştir: “Din kardeşini tevbe etmiş olduğu bir eski günahtan veya elinde olmayan bir eksikliğinden dolayı ayıplayan bir kimse, ölmeden evvel benzer bir akıbete uğrar.”
(Ebu Dâvûd, Tirmizî) Daha önce geçen bir hadis-i şerifte de ALLAH Rasûlü (as) şöyle1772buyurmuştur: “Bazen olur ki, bir kimse gülmek veya güldürmek için bir kelime söyler ve onun yüzünden Süreyya yıldızı kadar bir irtifadan (diğer bir rivAyette, yetmiş sene derinlikteki) cehenneme atılır.” Bu hadis-i şerifteki “bir kelime” yalan, gıybet, iftira, haksızlığı savunma, şaka, alay, taklit gibi günah olan bütün sözleri kapsar.
İnsanların yaratılışıyla alay etmek, aslında ALLAH Teâlâ’nın kudret ve hikmetiyle alay etmektir. Çünkü bu şekilde yaratmayı O uygun bulmuş ve insanları bu şekilde kendisi yaratmıştır.Bu sebeple, bir adam, küçültücü ve alaycı bir bakışla bir zencinin yüzüne bakınca, zenci şöyle demiştir:”Ne o, boyayı mı, boyacıyı mı beğenmedin?” Boyacı ALLAH Teâlâ, boya O’nun sanatıdır
Sırları ifşa etmek hıyânet ve denâettir. O bir huy ve terbiye bozukluğudur. Bu sebeple,1774″Başkasının sırrını sana açan, bu bozukluğundan dolayı senin sırrını da başkasına açar.”
Bir yerde binlerce kör bulunsa, şaşı olan yine şaşıdır.
ALLAH Rasûlü (as) şöyle buyurmuştur: “ALLAH, dikkatsizce duâ edenleri sevmez.”
Bir adam duâ ederken, “ALLAH’ım! Beni Muhammed (sa)’ın şefaatine dâhil et” dedi. Sahâbî Huzeyfe (ra) adama şunu söyledi: “ALLAH Teâlâ, imanı sağlam ve ameli tamam olan müminleri şefaatsiz olarak cennete götürür. Muhammed (as)’ın şefaati ise ameli eksik olanlar içindir.”O hâlde, duâ ederken şefaat istemekten evvel, iman-i kâmil ve amel-i sâlih istemek lâzımdır. Nitekim, Kur’ân-ı Kerim’de de bu şekildeki duâlar öğretilmiştir.
Denizde sayılamayacak kadar inci ve servet vardır. Fakat yüzmek bilmeyen için selâmet, sahilde durup bunları seyretmektir.
Namusunu kıskanmayan bir kimse deyyustur; cennet de deyyuslara haramdır.
Hasan şöyle demiştir: “Ey insan! Bir kimse kendisine verilen nimeti hak etmişse, hakkını bulmuştur. Onu hak etmemişse, o kendisinin cehennem azığıdır. Bu iki hâlde de neyi kıskanırsın?”
“Ya âlim ol, ya ilim öğrenen ol, ya da bunları seven ol.”
Mücadelenin Tarifi
Mücadele, başkasını susturmaktan ibarettir. Bu da, konuşmasını kötüleyerek onun âciz ve noksan olduğunu ifade etmek, onu kusurlu ve o konuda cahil olarak tanıtarak küçük düşürmektir.
Mücadelenin alâmeti bir yandan hakkı beyan eder gibi yapıp diğer yandan karşı çıktığı kimseyi küçük düşürmektir. Bu sayede kişi muhatabının noksanlığını açığa vurar, kendi nefsini üstün göstermek gayretindedir. Bundan kurtulmanın yolu ise, sustuğu takdirde günaha girmeyecek olduğu konularda susmayı tercih etmektir.
Sövmek
Ölülere sövmek, ne şekilde olursa olsun, nehyedilmiştir. Bazı müslümanlar, Bedir savaşında öldürülen Ebu Cehil gibi kâfirlere sövmek isteyince, ALLAH Rasûlü (as) onları bundan nehyetmiştir. Onun için, Ehl-i Sünnet akidesinde tarihte geçmiş zâlim ve kâfirlere küfretmek ve sövmek yoktur.
Hatta şöyle bir menkıbe anlatılmıştır: iblis bir zata görünmüş ve ona, “Hayret ediyorum, bana çok kızdığın hâlde hiç beddua etmiyorsun.” demiş. Bu zat, “Sen bedduayı haketmişsin. Fakat sana beddua ederek dilimi müstahak olmayanlara1749da beddua etmeye alıştırmak istemiyorum.” demiştir.
Lanet Etmek
Enes (ra) şunu söylemiştir: “Bir yolculukta bir adam, binmekte olduğu deveye kızıp lanet etti. ALLAH Rasûlü (as) ona, ‘Lanet edilmiş bir1751deve üstünde bizimle gelme.’ diyerek adamı topluluktan ayırdı.” (İbnu Ebid-Dünya)
Lanete uğrayan ilk varlık iblis’tir. ALLAH Teâlâ ona lanet etmiş ve onu ebediyyen hidAyet ve rahmetten mahrum etmiştir. Bu sebeple o, insanların birbirlerine lanet etmelerinden hoşlanır ve kendisinin düştüğü duruma düşmelerine sevinir.
12. Âfet: Sırrı İfşa Etmektir
Gizli tutulması istenen veya açıklanmasından rahatsızlık duyulan sırları ifşa etmek haramdır.
Özel konuşmalar da sırdır.
ALLAH Rasûlü (as) şöyle buyurmuştur: “İki kişinin veya belirli sayıdaki bir topluluğun kendi aralarındaki konuşmaları, gizli tutulması gereken bir emanettir.”
(Ebu Dâvûd, Tirmizî), “Gizlice söylenmiş söz emanettir.” (İbnu Ebid-Dünya)
13. Âfet: Yalan Vaatte Bulunmaktır
Vaat ve taahhütleri yerine getirmek vaciptir. ALLAH Teâlâ, “Vaadi yerine getirin; vaatten sorumlusunuz.” (İsrâ, 34) buyurmuş ve müminleri, “Söz verdikleri zaman sözlerini yerine getirirler.” (Bakara, 177) Şeklinde tarif ve medhetmiştir. ALLAH Rasûlü (as) da, “Va’detmek vermektir.” (Taberanî), “Va’detmek borçtur.” (İbnu Ebid-Dünya) demiştir.
Yerine getirmeyeceğini bile bile söz vermek ise münafıklıktır. ALLAH Rasûlü (as) şöyle buyurmuştur: “Kimde dört sıfat bulunursa o tam bir münafıktır. Bu sıfatlar; yalan söylemek, yerine getirmeyeceği sözü vermek, barıştıktan sonra intikam almak, kavga ederken sınır tanımamaktır.” (Müttefekun aleyh)
14. Âfet: Yalan Söylemek ve Yalan Yere Yemin Etmektir
Yalan söylemek en çirkin günahlardan ve en iğrenç ayıplardandır. ALLAH Rasûlü (as) bu mevzuda şunları söylemiştir:”Yalan söylemek, münafıklık huylarından bir huydur.” (Müttefekun aleyh), “Yalancılıktan uzak durun. Çünkü o diğer günahlara da vesiledir.1778Ve bunların hepsinin yeri cehennemdir. Doğruluktan da ayrılmayın. Çünkü doğruluk diğer iyiliklere de beraberdir. Bunların yeri de cennettir.” (Nesaî, İbnu Mâce), “Din kardeşin senin doğru söylediğini düşündüğü hâlde ona yalan söylemen büyüklüğü tarifi edilemeyen bir hainliktir.” (Buharî)
Gıybet Etmek
Gıybet Etmeye İten Sebeplerİnsanları gıybet etmeye iten sebepler çoktur. Biz burada bunların en yaygın olanlarını zikredeceğiz.
1- Kin ve kızgınlık. Bir kimseye karşı kin ve kızgınlık taşıyan insan, onu gıybet etmek ve küçültmek suretiyle rahatlamak ister. Bu ve benzeri zararlarından dolayı dinimiz kin tutmamayı ve kızgınlık anında da kendine hâkim olmayı emretmiştir.
2- Kıskançlık. Bir kimse bir kimseyi kıskanırsa, gıybet yoluyla onu kötülemek ve itibardan düşürmek ister. Dinimiz kıskançlığı da haram etmiştir.
3- Sohbet malzemesi yapmak. Sohbet konusu yapabilecek kadar ilim ve bilgi birikimi olmayan kimseler, gıybeti ucuz ve kelepir bir malzeme olarak kullanırlar.
Bir hakîm’i ziyaret eden bir dostu ona başka bir dostunun söylediği kötü bir haberi iletti. Hakîm, buna şöyle dedi: “Sen beni ziyaret etmekle üç kötülük yaptın. Çünkü beni dostuma kızdırdın, duru olan kalb ve kafamı karıştırdın ve sana olan güvenimi bozdun.”
Hasedin Sebepleri
- Buğz ve düşmanlık
- Nimet (ilim, mal, şöhret vs.)
- Küçük görülen bir kimsenin elde ettiği bir nimetle saygı duyulması gereken bir noktaya gelmesi.
- Bir kimseyi sahip olduğu nimete lâyık görmemek.
- Rekabet
- Tek ve emsalsiz olmak arzusu
- Mücerret ruh bozukluğu